KÜRESEL SERMAYENİN
TAPINAĞI
VE
BAYKUŞ İMPARATORLUĞU
KÜRESEL SERMAYENİN TAPINAĞI – BOHEMİAN CLUB
CIA’in 1953’te başlattığı meşhur MK-ULTRA zihin
kontrolü projesinin alt kolu olan Monarch (Hükümdar) programı
çerçevesinde küçücük kızıyla beraber sayısız tecavüze, hem fiziki hem de
psikolojik barbarlık, taciz ve işkenceye uğratılan Cathy O’Brien’ın
(kurtarıcısı Mark Phillips’le birlikte) 1995’te yazdığı ve Türkçeye “Baykuş İmparatorluğu” şeklinde tercüme edilen “Trance-Formation of America” adlı eserden öğreniyoruz ki, Telegramcı “Yeni Dünya Düzeni”nin yolu fuhuş ve pornodan geçiyor.
Uzaktan elektromanyetik zihin-beden kontrolü ve yönlendirmesi olarak
nitelendirebileceğimiz Telegram’ın ABD’deki bir önceki teknik,
teknolojik ve metodolojik seviyesine tekabül eden MK-ULTRA-Monarch
programı çerçevesinde zihnen kontrol edilip yönlendirilecek kurbanlar,
çoğu daha bebekken seçiliyor, ilk çocukluklarından başlayarak ensest ve
pedofili saldırılarına, akıl almaz bedenî ve psikolojik işkencelere,
elektrik şoklarına, zorla ilaç ve uyuşturucu kullanımına maruz
bırakılıyor.
Kendilerine her vesileyle “travma” yaşatılıp, daimi bir HİPNOZ ile de
desteklenerek, bu kurbanlarda “çoklu şahsiyet bozukluğu” veya “bölünmüş
kimlik bozukluğu” denilen bir rahatsızlık kökleştiriliyor. Travma
doğurucu işkenceler belli bir dönemle de sınırlı kalmıyor, bu süreçte
ölenlerin veya kasten öldürülenlerin arasından sıyrılıp da sağ kalmayı
başaran kurbanlara hayatları boyunca tatbik ediliyor.
Sonuçta kendi iradelerini neredeyse tamamen yitirip bir “Mankurt”a
dönüşen bu zavallılar, biri diğerinden habersiz sayısız “şahsiyet”
halinde kendi içinde bölünüyor, aynı insanda toplu tüm bu farklı
“şahsiyet”lere Batılı-Batıcı Yeni Dünya Düzeni’nin casusluğu,
fahişeliği, tetikçiliği, kaçakçılığı, ayakçılığı, hizmetçiliği
yaptırtılıyor. Hipnotik bir metodla programlandıkları için de kendi
normal (!) zamanlarında tüm bu yaptıklarını hatırlamıyorlar. (özellikle
bazı politikacıların, aydınların ,sanatçıların söylediklerini,
yaptıklarını inkar etmesi !)
“Köle”lerinin hafızasızlığına, devlet ve dünya iktidarlarına sonsuzca
güvenen “efendi”ler ise, bu zavallılar üzerinde tüm sapıkça, hayvanca
ve sadistçe arzularını tatmin ediyorlar. Dilediklerine diledikleri gibi
tecavüz ediyor, dilediklerini öldürüyor, yaralıyor veya sakat
bırakıyorlar. Yine de işi şansa bırakmamak için, 30 yaşını geçen “zihin
kontrolü köleleri”ni çoğu ortadan kaldırmayı tercih ediyorlar.
(kazayla,intihar süsü…)
Ne var ki “program”da umulmadık aksamalar yaşandığı da oluyor ve
Cathy O’Brien, Brice Taylor, Kathleen Sullivan gibi kurbanlar bu
cendereden bir şekilde kurtulup, yıllar süren ve çok masraflı psikolojik
tedavilerden sonra “hafıza”larını geri kazanıyor, “bölünmüş
şahsiyet”lerinin derinliklerinde yatan sırları gün yüzüne çıkarabilecek
imkanı buluyor. Bununla da kalmayıp, her biri bu yaşadıklarını
kitaplaştırıyor.
“Yeni Dünya Düzeni”nin Amerikalı mimar, idareci ve icracılarının akla
hayale gelmedik barbarlık, fuhuş ve sapkınlıkları yer yer delilli
ispatlı şahitliklerle tek tek ifşa ediliyor. “Zihin kontrolü
köleleri”nin zorla fahişelik yaptığı Gerald Ford’tan Ronald Reagan’a,
George W. Bush’tan Bill Clinton’a, Dick Cheney’den Hillary Clinton’a, en
üst seviyeden en alt memura kadar, kimi pedofil, kimi nekrofil, kimi
homoseksüel, kimi lezbiyen, kimi sadist, artık “Lut kavmine parmak
ısırtır” hatırınıza ne gelebiliyorsa hepsi olanca çirkefliğiyle ortalığa
saçılıyor. Bir diğer ifadeyle, “tetikçi fahişe” olarak programlanan
Kathleen Sullivan, şu sözleriyle kesinlikle abartmıyor:
– “Sullivan, Lücifercilerin [Satanist Elit’in], alt sınıfları hayvan
olarak gördüğüne, aşağı ırktan olduklarını düşündüklerini safha safha
yok etmeyi tasarladıklarına inanıyor. Onlar Lucifer’in [Şeytani
arzuların] açıkça uygulanabileceği, pedofili ve hayvanlarla cinsi ilişki
gibi bazı aktivitelerin kanunileştirileceği yeni bir dünya düzeni
yaratmak istiyorlar.”
[Jim Keith, Amerikan Derin Devleti ve Beyin Yıkama Operasyonları, Nokta Yayınları, İstanbul 2006]
BAYKUŞ İMPARATORLUĞU ve ANGELİNA JOLİE !
[Mark Philips – Cathy O’Brien, Baykuş İmparatorluğu -Bir CIA Zihin
Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü-, Trc: Uğur Alkapar, Aykırı
Yayınları, İstanbul 2002]
– "Global Çete’nin gizli örgütleri içinde en esrarlısı olan ve bugüne
kadar hakkında örgütün yapısı ve işleyişine dair ülkemizde hiçbir kitap
yazılmayan, Bohemian Club’dır. Anılan örgütte genellikle Temmuz ayında
iki Cumartesi-Pazar’ı da kapsayacak bir süre içinde ABD’nin global
elitleri(!), global seçkinleri, yani tüm dünyaya büyük adam diye
yutturulan ABD’li örgüt üyesi kodamanlar, bir yandan global dünyayı
yönetmek için kararlar alırken, öte yandan da nekrofili (ölüye tecavüz)
dahil her türlü cinsi sapıklık ve sapkınlıklarını tatmin ediyorlar.
Bununla da kalmayıp, modern insanın çoktan terk ettiği, pagan
dinlerinden kalma dev bir baykuş (Moloch) heykeli altında gam yakma
töreni diye adlandırdıkları sözümona sembolik insan yakma törenine de
katılıyorlar. Üstelik işledikleri bu alçakça suçları kendi çıkarttıkları
kanun ile suç kapsamı dışına alarak Amerikan adaletinin içyüzünü
sergilemiş oluyorlar. George W. Bush başta olmak üzere birçok ünlü
Amerikan Başkanı ve devlet adamı bu gizli örgütün üyesidir.”
[Talat Turhan – Faik Kurtulan, Küresel Sermayenin Tapınağı Bohemian Club, İleri Yayınları, İstanbul 2006]
(Radikal dincilerin arzuları Arap Baharından sonra birbir ortaya çıktı, Mısır’da mesela, Nekrofillik için yasa talep ettiler….)
“Baykuş İmparatorluğu”
Cathy O’Brien’ın anıları olarak "Bir CIA Zihin Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü" alt
başlığı ile yayınlanan “Baykuş İmparatorluğu” kitabında Holywood
yıldızları ile Amerikan yönetimin en üst düzeyden yetkilileri arasındaki
ilişkiye dair pek çok ipucu yer almaktadır. Dünyanın egemen gücü olarak
dünyanın her ülkesine müdahale etmeyi kendilerinin bir hakkı olarak
gören ABD elitlerinin sapkın tercihlerini konu alan bu kitabı, dünyada
olan biteni anlamak isteyen herkes okumalıdır. Kendisi de bir seks
kölesi olarak programlanan yazarın, küçük kızının da daha çocuk yaşta
seks kölesi haline getirilme sürecine sokulduğunu anlayan bir annenin,
annelik fıtratının koruma içgüdüsü ile harekete geçerek ABD’yi yöneten
elitin mahrem hayatının pisliklerini ortaya seren bu itirafları bir
yönüyle tiksindirici unsurlar içerse de hayra hizmet açısından takdir
edilmelidir.
Bu anıları psikanalitik bir okumaya tabi tutarsak ABD’nin dünyaya yön
vermek iddiasındaki isimlerinin; George W. Bush’dan Dick Cheney’e,
Madeleine Albright’tan Hillary Clinton’a rezilane tablolar
sergiledikleri görülür.
İslam Ülkeleri Liderlerine Cinsel Tuzaklar
Kitabın bir bölümünde ,Suudi Arabistan’ın ABD büyükelçisi olan Suud
Kraliyet Ailesi’nden bir prensin (Bender bin Sultan bin Abdulaziz)
cinsel ihtiyaçlarının resmi yönetimin bilgisi altında, bazı görevliler
tarafından karşılanması hakkındaki bilgiler ile İslam ülkeleri
yöneticilerinin cinsel içerikli şantajlara muhatap kalmasında,
haklarında oluşturulan bu cinsel eğilim dosyalarının -ve muhtemel ki
görüntü arşivlerinin- bir yeri olduğu kesindir.
Ülkesinin Washington’daki elçilik görevini üslendiğinde orada tam 22
yıl kaldı, bu süre zarfında Amerika’daki diplomasi ağının generali,
Cumhuriyetçi partinin siyasilerinin özellikle de Baba ve oğul Bush’un
yakın dostu oldu. Yazar Bob Woodward kitabında, Irak savaşının
ayrıntılarına dönemin Savunma Bakanı Powell ve diğer bakanlar sahip
olmadan önce Bender bin Sultan’ın bunları bildiğini yazmıştır. Sırada
Suudi Arabistan vardır. Birinci sınıf prenslerin hayata gözlerini
yumması ve geride kalıp tahta aday olanların önemli bir bölümünün
yaşlanmasıyla birlikte Suudi Arabistan’da yönetim meselesi son derece
rahatsız edici bir konu haline gelmiş durumda. Özellikle de Abdülaziz’in
torunlarının sayısının bu kadar çok olduğu göz önüne alındığında. Bu
net tablo içerisinde Prens Bender’in yükselişinin, Suudi Arabistan’ın
etrafında ciddi siyasi dalgalanmalar yaşarken işin sonuna gelindiğini ya
da bu yolda önemli adımlar atıldığını mı gösteriyor? Ve son olarak
Prens Bender’in yeni görevine atanması, yavaş yavaş davulları çalınmaya
başlanan savaşın göstergesi sayılabilir mi? Her halükarda durum oldukça
ciddi! (basından Temmuz 2012)
(Son seçim sürecinde MHP’nin maruz kaldığı şantaja, hattâ CHP Genel
Başkanlığı görevini terk etmek zorunda bırakılan Deniz Baykal’ın başına
gelenlere bu açıdan bakılırsa net anlaşılabilecektir.!)
Marilyn Monroe’dan Angelina Jolie’ye…
“Baykuş İmparatorluğu” kitabında O’Brien, Marilyn Monroe’yu Zihin
Kontrolü operasyonuna tabi tutularak ABD başkanları için hizmete
sunulmuş ‘seks kölelerinin ilk örneği’ olarak takdim etmektedir.
Gerçekten de ölüm sebebi resmi evraklarda aşırı dozda yatıştırıcı ilaç
alımı sonucu intihar olarak kayıtlara geçen Marilyn Monroe’nun
ölümündeki sır hala gizemini korumaktadır. Zamanın ABD başkanı John F.
Kennedy (ölümü ve sözde katili hala şüpheli !) ve başkanın erkek kardeşi
Bobby Kennedy (ölümü şüpheli) ile sürdürdüğü eş zamanlı ilişkinin yol
açtığı psikolojik ve siyasi sorunların CIA’yi harekete geçirerek Marilyn
Monroe’nun 5 Ağustos 1962 tarihinde henüz 36 yaşında ölümü ile
sonuçlanan sürecin düğmesine basıldığı yaygın bir kanaattir.
Kendisi de ABD elitlerinin ‘hayvani’ zevklerinin tatmini için
kullanılan Cathy O’Brien’ın anıları; Marilyn Monroe’dan sonra da devam
ettiği anlaşılan ‘seks kölesi üretimi’ yanı sıra pek çok Holywood ve
müzik sektörü yıldızının CIA operasyonlarında kullanıldığını
göstermektedir. Bazı müzik yıldızlarının ülke içi turnelerinin eroin ve
kokain sevkiyatı için önemli bir kanal haline getirildiği
anlaşılmaktadır.
Daha sonra ABD başkanı olacak Bill Clinton’un daha Arkansas eyaleti
valiliği sırasında bir kokain bağımlısı olduğunu dile getiren satırların
arka planında CIA’nin ABD içerisinde kokain trafiğinin tam ortasında
olduğu da ima edilmektedir. Cathy O’Brien’ın Bill Clinton ile ilgili
anılarını içeren bölümde halen ABD Dışişleri Bakanı olan Hillary
Clinton’un özel cinsel tercihleri ile ilgili satırlar da okunabilir.
Angelina Jolie’nin bir süredir ABD’nin operasyon bölgelerinde aktif
olarak “faaliyet” göstermesi konusuna bu itiraflar ışığında bakıldığında
konunun ABD yönetimine uzanan ayaklarını görebiliriz. Afganistan’dan
Etyopya’ya, Libya’dan Hatay’a her ‘üretilmiş kriz’ bölgesinde ‘bir
halkla ilişkiler kahramanı’ olarak boy gösterip fotoğraf veren Angelina
Jolie’nin bu çalışmalarını “bir iyi niyet meleği”nin naif çabaları
olarak görmek için oldukça saf olmak gerek. Cinsel yöneliminin biseksüel
olduğunu itiraf eden Jolie’nin aktif olarak sürdürdüğü bu
faaliyetlerinden bir hayır ummak imkânsızdır.
VE İNANÇ YÖNÜ
Kendilerini ,hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, "dini imanı bir"
olarak tanıtarak ta tüm dünyayı kandırmaktadırlar. Ayrıca 3 semavi dinin
tek bir ilah’a inanması , tek bir yerden çıkması onları hiç ama hiç
ilgilendirmiyor, aksine ayrıştırmaya çalışıyorlar. Bağnaz, fanatik ve
gönderilen öğretilerle hiç alakası olmayan bu dincilerin finansal olarak
desteklenmesiyle de " MUSEVİLİK,HIRİSTİYANLIK VE MÜSLÜMANLIK" , yani
KISACA 3 dinin bütünün olan İSLAM "BARIŞ" DİNİ çok farklı bir şekillerde
anlatılıp, insanların üzerinde bir antipati yaratma gayreti
içindedirler. Çünkü onların yegane hedefi GÜÇ’tür, nereden ve nasıl
geldiği önemli değildir. Kendileri hiçbir şekilde bu üç büyük dinden
hiçbirine mensup değildirler. Gerçek dindar insanların (hangi dine
mensup olursa olsun) buna kanmadığını da belirtmek gerek.
Orta Doğu’da estirilen "Arap Baharları" nın birçok senaryoları
mevcuttur.
A planı tutmaz ise B planı, o da tutmaz ise C ve D planları
ortaya sürülür.Bunlardan biri de Youtube ‘da yayınlanan ve müslümanları
galyana getiren , islamı karalayıcı, propaganda filmin nelere kadir
olduğu görülmüştür. Bunu gören diğer dinlere mensup dindar olanlar da
"Müslüman" olan herkesi barbar ve vahşi olarak algılar. Yani bu bohemci,
illuminatici, yeni dünya düzenciler ,hedeflerine bu şekilde
ulaşmaktadır..!
Bu yüzden dikkatli olmalıyız. Tüm duyularımızı açık tutacak ve arkasında ne olduğunu düşünerek hareket edeceğiz.
Hatta gördüğümüz, duyduğumuz ve okuduğumuz herşeye sorgusuz sualsiz inanmayacağız.
Hatta gördüğümüz, duyduğumuz ve okuduğumuz herşeye sorgusuz sualsiz inanmayacağız.
Çünkü "yöneticiler", bildiğimiz "varlıklardan" değiller
Körfez Savaşı’nda esir düşen bir Amerikan askerinin beyni yıkanarak
ülkesi aleyhine kışkırtılır. Artık Ben Marco, ülkesine karşı bir görev
üstlenmiştir. Burada bilincini kaybeden Marco, başkan adayı olan Raymond
Shaw’ın bir kahraman olup olmadığı konusundaki soruları zamanla çözmeye
başlar.
Soğuk Savaş döneminde anti-komünizm filmleri bilimkurgu filmleri
olarak tasarlanırdı. Genelde dünyayı ele geçiren uzaylılar metaforuyla
ABD’yi ele geçirmesi muhtemel "yabancı"lar ve elbette ki Amerikan yaşam
tarzını ve düşünce sistemini kökten değiştirecek Kominizm "bela"sı
işlenirdi.
Tam anlamıyla bir anti-komünizm filmi değil, film boyunca özdeşleşme
yaşadığımız kişilerin arasında kominüzme pek de soğuk bakmayan insanlar
da var. Öte yandan senaryonun izleyicinin nefretini ele geçirmeyi
planladığı en önemli karakterler de anti-komünistler. Ama filmin ana
teması komünistlerin Kore’de Amerikan askerlerinin beyinlerini
yıkamaları sonucu gelişen olası felaketler olunca filmin dengesi de sağa
doğru kayıyor ister istemez.!
BİR DOLARIN ÜZERİNDEKİ BAYKUŞ !
Bu “sapkın dünya düzeni” heveslilerinin çirkin yüzlerini görelim.
DEMOKRASİ BİR YALANDIR… VE TÜRKİYE’DE UZANTILARI VARDIR..! GÖRENE ve ANLAYANA TABİİ…
DEMOKRASİ BİR YALANDIR… VE TÜRKİYE’DE UZANTILARI VARDIR..! GÖRENE ve ANLAYANA TABİİ…
"Amerikalılar dünyayı filmleri gibi sanıyorlar, kendi
çektikleri filmlerde hep kendileri kazanıyorlar. Zannediyorlar ki her
yerde öyle olacak."
Atilla Ilhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder