Açılımların ve özellikle Kürt açılımının
babası Henri J. Barkey
İstanbul'da doğup büyüdü. Doktorasını Pennsylvania Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde tamamladı. 1998-2000 yılları arasında Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın Politika Planlama Bölümü'nde Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Irak ve istihbarat alanlarında direkt dışişleri bakanına bağlı çalıştı. Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Barkey, eski CIA görevlisi Graham Fuller'la "Kürt Sorunu" adlı kitabı yazdı. Makaleleri Los Angeles Times, The International Herald Tribune gibi gazetelerde yayımlanan Barkey, News Hour, CNBC, ABC News and NPR gibi televizyonlarda siyaset yorumculuğu yapıyor.
Barkey, CIA'in üst düzey yöneticilerinden Graham Füller'le birlikte yazdığı Türkiye'nin Kürt Sorunu (Turkey's Kurdish Question) adlı kitapla Türkiye'de pek çok kesimin dikkatini çekmişti. ABD'nin Princeton, Columbia, Pennsylvania ve New York Devlet Üniversitesi gibi önde gelen okullarında dersler de vermiş olan Barkey, Newsweek, Washington Post ve Wall Street Journal gibi medya kuruluşlarında yazılar yayınlıyor. Şu anda Carnegie Endowment For International Peace adlı düşünce kuruluşunda çalışıyor.
Erbakan'ı indirdik AKP'yi kurduk şimdi meyve toplama zamanı. Demişdik!
AKPile anlaşarak TSK'yı kafesledik!
Utah Üniversitesi’nde konferans veren CIA'nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, yapılan derin operasyonu "AKP ile anlaşarak TSK'yı kafesledik” sözleriyle yorumladı.
Bu şoke edici sözler, TBMM'de 2003 yılında 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden 25 gün sonra Utah Üniversitesi’ndeki “Felaket ile Flört: Türkiye- Irak-ABD” adlı konferansta söylendi. Kürsüye çıkan Barkey, 3 Kasım’da ilk kez bir İslami partinin iktidara geldiğini hatırlatarak şöyle dedi:
Yaptığımız görüşmelerde bize, ’AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini, bunu kendileri için bir rönesans olduğunu’ söylediler. Türk Ordusu ise ABD'ye güvenmiyordu. Irak’a ABD'den bağımsız girmek istediler. Avrupa Birliği adaylık sürecinde müzakereler yoluyla orduyu çok sıkı bir kafese kapattık.
Barkey’in bu sözleri kullandığı dönemde Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda Orgeneral Hilmi Özkök oturuyordu. Konferanstan 3 ay sonra, 4 Temmuz 2003’te de K. Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirildi. İlerleyen yıllarda ise Ümraniye ve Balyoz gibi soruşturmalarla çok sayıda subay tutuklanarak adeta “kafes”leniyor. Konuşmasında, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinden Türk Ordusu’nu sorumlu tutan Barkey, ABD'nin en büyük felaketinin Türk Ordusu’nun,PKK terörü ve çıkacak karışıklıkta Türkmenleri korumak için” Kuzey Irak’a girmekte ısrar etmesi olduğunu, bu nedenle konuşmasının adını “Felaket ile Flört” koyduğunu anlatıyor. Barkey, tezkerenin reddiyle gerçekleşmeyen kuzey cephesinin sırf TSK'nın K. Irak’a girmesinin engellenmesi için düşünüldüğünü ifade ediyor.
Türk Ordusunu lağvetmek için 80'in hesabını soracağız propagandası o günlerde yazıldı.
Tezkerenin reddinden sonra TSK’nın “Ne olursa olsun ABD’den bağımsız olarak K. Irak’a girmek” tavrında ısrarlı tutumunu sürdürdüğünü kaydeden Barkey, bunun engellenmesi için “AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihi vermesi gerektiğini, müzakere tarihinin en büyük yararının Türkiye’nin dikkatini Irak’tan uzaklaştırmak” olacağına parmak basıyor. Barkey bu sürecin AKP hükümeti eliyle yürütüleceğini, AB reformları ile TSK’nın kafese kapatılacağını anlatıyor. TSK’nın Irak’a girmesi engellenirse bunun ABD için en iyi senaryo olacağını belirten Barkey, Türklerin başta çok kızacağını sonradan unutup ilişkilerin derinleşerek devam edeceğini söylüyor. Barkey, AKP ile yürütülen bu planın gerçekleşmesinin 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden daha önemli olduğunu da vurguluyor. Barkey, “Türk Ordusu’nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını” açıkça söylediği konferansta 1 Mart tezkeresi öncesinde yaşananlar hakkında da çarpıcı açıklamalar da yapıyor.
Henri Barkey, Kuzey cephesinin açılmasına neden olacak 1 Mart tezkeresinin aslında Kuzey Irak’a girmekte ısrarlı olan Türk Ordusu’na karşı düşünülen bir önlem olduğunu da şöyle itiraf ediyor. “1 Mart tezkeresinin geçmemesinin tüm suçu Türk Ordusu’nda. Çünkü, İslamcı hükümet ile Türk Ordusu arasında çekişme vardı. Problemin önemli bir parçası Türk Ordusu’nun Amerika Birleşik Devletleri’ne güvenmemesiydi. Halbuki biz ’Bağımsız Kürdistanı’ desteklemiyorduk. İnanmadığımızı söylüyorduk. O yüzden bu konuşmanın adını ’Felaketle Flört’ koydum. Türk Ordusu, ABD'den bağımsız olarak Kuzey Irak’a girmek istiyordu. Ne olursa olsun! ABD'nin ise en son istediği şey buydu. Zaten Kuzey cephesi bu tür sorunların ortaya çıkmaması için düşünülmüştü.”
AKP'nin değişim söylemine inandığını belirten Barkey, iktidar partisini, “Askeri, güç olarak görmek istemeyen, sivilleşmeden yana ve merkez sağ olmak isteyen bir parti” olarak tanımlıyor. Barkey, 2002’de iktidara gelen AKP hükümeti ve lideriyle “Türk Ordusu’nu sıkı bir kafese kapatma” temaslarını ise şöyle anlatmış: “İlk kez bir İslami parti tek başına iktidara geldi. O güne kadar Türkler, AB’ye temkinli yaklaşıyordu. İlk kez ‘AB’ye girmek ve demokrasi istediklerini’ söylediler. İlk kez bir Türk hükümeti, ‘AB’ye girmek istiyoruz, onların kriterleri bizim için ölçü olur’ diyor. Bir İslamcı liderin rönesans terimini kullanması bana çok belirleyici geldi. Çünkü, AB’ye katılarak adaylık sürecinin Türkiye’yi daha fazla demokrat yapacağına inanıyorlar. Bu demokratikleşme süreci içinde biz orduyu çok sıkı bir kafese kapattık. Bundan sonra asker, eskiden olduğu gibi her 10 yılda bir müdahale edemeyecek. Keyfince hükümetleri değiştiremeyecek. AB’ye adaylık süreci Türkiye’yi daha demokratik bir ülke haline getirecek. Bu süreç Türk Ordusu’nun tutumuyla darbe yedi. Şunu söylemeliyim ki; Kuzey Irak’ta bir çatışma bu süreci zaafa uğratır ve geriletebilir. Eğer;Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesini engelleyebilirsek,
1 Mart tezkeresi 1 yıl içinde unutulur. Türk hükümeti de reformlar yolunda devam ederse ilişkilerimiz iyileşmeye devam eder. Gelecek için umutluyuz. Türk Ordusu, Kuzey Irak’a girmelerinin hakları olduğunu söylüyordu. Ancak Başkan Bush, Türklere ‘giremezsiniz’ dedi.
veeee derken 1 Minute geldi...
Erdoğan`ın ABD temaslarını, İstanbul doğumlu bir Musevi olan ve çok iyi Türkçe konuşan Henry J. Barkley yakından izliyor. Barkley, CIA`nın Türkiye ve Ortadoğu sorumlusu Graham Fuller`in yakın arkadaşı olarak biliniyor. Clinton döneminin Beyaz Saray danışmanlarından olan Barkley, halen danışmanlık görevini sürdürüyor. Öte yandan, Recep Tayyip Erdoğan`ın Yahudi lobisiyle yemekte bir araya gelmesi ve Erdoğan`ın, DAVOS toplantıları başlamadan 5 gün önce ABD`ye gitmesini organize ediyor. Bu arada; DAVOS toplantılarına Erdoğan`ın yanı sıra, Türkiye`den iki isim daha davet edildi: Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem... Her iki ismin de Sabataist kökenli olmaları dikkat çekiyor. O dönemde İsmail Cem zaten Dışişleri Bakanı idi. Kemal Derviş ise ABD`ye gitmekle bir nevi köyüne gitmiş oluyordu. Öyleyse, ABD`lilerin DAVOS davetiyle asıl hedefleri, sadece Erdoğan mıydı?
ve ve ve ve .............
Örnekleri daha fazla anlatıp kafanızı şişirmeye hiçde niyetim yok.
AKP icraatları ve yapacakları özellikle 2023 hedefini sizler zaten biliyorsunuz. Herkesin merak ettiği RTE ve çetesinin nereden nasıl ve bu kadar hızlı gelip iktidar olmalarının ve şimdide ahtopot operasyonu ile sudan gerekçeler yaratılıp istifa eden (hepsi bu çekirdeğin unsuru olan)lerin yeni yeni partiler kurup Türkiye'nin geleceğini ablukaya almaya çalıştıklarını göstermek idi amacım.
Bu konuya yazı, bilgi ve deneyimlerinizle destek olursanız sevinirim.
Sadece yazin ve siteye postalayin.
Teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder