Başkanlığa ve Eyaletleşmeye giden yol iç-savaş`dan mı geçiyor?


RTE ve "ekibi" hükümet kurduğundan bu yana Türkiye`de on yıllardır yaşanması istenen-istenmeyen bir çok yaşandı. Elbette ki bunlar ileriye yönelik kaygı, üzüntü, umut yada umutsuzluk olarak yaşandı-yaşanıyor.Tüm bunları bir çoğu Aydın,kitle örgütleri liderleri, STK`lar,yazar-çizer v.s olarak yorumlandı. Kimisi ben çözümlememi yaptım eylemsizlikten dolayı bu duruma geldik dedi, kimiside meydanların boş olmasını fırsat bilip korku imparatorluğu kurdu dedi, bir çoğuda Padişahlaşmaya yöneldi Osmanlıcı vs. dedi. Aslında uzaktan bakıldığında hepside kendilerince haklı idi. Görüntü bu yönde idi. Ancak olaya uzaktan degilde birikim, deneyim ve en önemlisi Marksizm gibi bir mikroskopun altına yatırıpda bakan varmı? merak ediyorum. (bakan olmuştur fakat baskının, zulmün vs. ardına saklanıp sessizliği seçmişlerdir)

Bekleyelim görelim, devrim olacaksa şeytanla bile ittifak kurulur, her türlü olanağı değerlendirip yolu açmaya çalışıyoruz, umut ve inanc eksiklikleri giderilmezse
olmaz-cılar vs. vs. ortalıkta cirit atıp gerçekten dürüst devrimci-sosyalist, devrimci-komünist örgüt ve partileri tarumar edip düzen içerisindeki yerlerini aldı. Kendi çıkarlarını Sınıf çıkarlarının üzerinde tutup ya ünlü bir yorumcu, ya medyatik bir analizci, ya medyatik bir sanatçı, ya da yılın siyasetçisi olup Amerikan, Ingiliz gazete ve dergilerine kapak oldu, hatta dahada ileri gidip Emperyalist örgütlerce barış elçisi seçildiler. Sorsak bin bir türlü bahane veya neden sıralarlar onun için görünen köye bakıp kendi Klavuzluğumuzu birincil alıp bunları kaile almamalıyız.
Türkiye ve Dünyada on yıllardır bu denli azgınca (Kapitalist-Emperyalist saldırı ve katliamlar), bu denli vurdum duymazca yapılan katliamlar, toplu çocuk katliamları alenen yaşanmamıştı.
Buna karşın bu denli insan toplulukları bir araya gelerek en haklı tepkilerini açıktan örgütlü-örgütsüz haykırıp alanları doldurmamıştı. Emperyalistler, Kapitalistler ve onların kan ve ölüm kusup, üzerini insani yardim, demokrasi, modernizm vs. yorganlarıyla örten, sözde barış ve demokrasi örgütleri, bu denli köşeye sıkışmamıştı.

Yapılan zulüm ve katliamların tek sorumlusunun kendileri oldukları bu denli açığa çıkmamıştı.
Emperyalizm, bir ayağı kendi mezarına girmiş diğeri ile ayakta kalmaya çalışan gelişmiş kapitalizm ise; bu noktadan sonra işçi sınıfının ve yoksul Halkların kendisini mezarına itip üzerini kapatacağını biliyor bunun için olabildiğince uzun dayanıp savası kazanmak icin elinden geleni yapıyor-yapacaktır- da.
Peki işçi sınıfı bu savaşın neresinde duruyor?
Bizim (Yukarıda belirttiğim) çoğunluk liderlerinin sayesinden midir ne görünen o ki kıyısında köşesinde bir yerlerde duruyor. Ulusalcılık, din vs. ise olması gereken yerden çıkıp merkeze yerleşmiş durumdalar.
Bu ne Lahana bu ne bicim bir tursu?

Gerçek ile suni "Gerçekler" yer değiştirmiş durumda. Terör örgütleri ortada ve gözönünde tutulup çeşitli ülkelerce muhatap alınıyor yada sorumlu gösteriliyor.
Bu ülkelere baktığımızda gelişmiş Kapitalist, Emperyalist ve onların uşaklığını yapan sömürgeleştirilmişken yada ilhak edilmişken gelişmekte olan diye lanse edilen ülkeler.
Peki bunlar neyin üzerini örtmek için böylesi bir Kandenizinde yüzen geminin kaptanlarıyız diyorlar?
Neden, ne için oluk oluk kan akıtıp kendi kan-denizlerini dolduruyor yeni yeni kandan nehirler acıyorlar?
BM, OECD, NATO, sözde Dünya Sağlık örgütü, Kiliseler, İslami yardım örgütleri... gibi örgütleri ne yapmakta nerelerin yeraltı ve yer-üstü kaynaklarını talan etmekteler?
Birazda gerçeğe dönüp uyduruktan masal dünyasından çıkalım.

Korku imparatorlugu sadece Türkiye`de değil tüm dünyada kuruluyor.
Sanal ortamdan biraz çıkıp çizgi filmlere, dünya klasiği masalların yeni yorumlarına, Dünya`nın geleceği olan çocuk ve gençlere dayatılan gözlerinin içine soka soka propagandası yapılanlara bakalım.
Neden insanların kimyaları bozulmaya çalışılıyor?
Gerçek Demokrasi ile kan ve ölümle dayatılan sözde "Demeokrasi" nedir?
Aralarında nasıl bir fark var?
Gerçek Sosyal Demokrasi için ne yapılmalı?, kim-kimler ne yapıyor? Ülkemiz açısından bakarsak tüm bunların cevabı sol-sosyalist, sol-demokrat, kendine insanım diyen herkes gerçek ve güzel günlere yaşanası bir dünyaya giden yol için bir şeyler yapıyor, mücadelenin bir ucundan tutuyorlar.
Kiminle kime karsı bir mücadele ise artık?
Özgürlük, Demokrasi, insanca yasam hakkı v.b. mücadelesi tek bir adama yöneltilip gerçek hedef ve düşman gizlenmekte. RTE ve çetesi yok olursa ne olacak?
Bu toplumsal kalkınış 35 yıl geriye savrulacak 1980 cuntasının dayattığı sessiz, uysal, apolitik ve korkan topluma geri dönülecek?Tarih bize şunu gösteriyor bunu anlatıyor diyenler sonrasında 1980 öncesi sarı sendikacılıktan yeterince ders çıkartmamışız halkımızdan özür dileriz diyerek günah çıkartıp kişisel çıkarlarını korumaya yönelecekler. 80 cuntasını yapan ve devamını sağlayanlar ölüp yada yargılanınca (kimi kimin yargısında yargılıyorsak atık) kurup yönettikleri sistem yada yaşadığımız Faşist Diktatörlük yokmu oldu yerine başka bir sistem kuruldu da bizim mi haberimiz yok?
Hakikaten ne oldu?
Kendi çıkarlarını Sınıf çıkarlarının üzerine çıkartmayan, sözlerinde ve eylemlerinde dürüst olan tüm dostlara selam ve saygılarımla.
RTE ve "ekibi" hükümet kurduğundan bu yana Türkiye`de on yıllardır yaşanması istenen-istenmeyen bir çok yaşandı. Elbette ki bunlar ileriye yönelik kaygı, üzüntü, umut yada umutsuzluk olarak yaşandı-yaşanıyor.Tüm bunları bir çoğu Aydın,kitle örgütleri liderleri, STK`lar,yazar-çizer v.s olarak yorumlandı. Kimisi ben çözümlememi yaptım eylemsizlikten dolayı bu duruma geldik dedi, kimiside meydanların boş olmasını fırsat bilip korku imparatorluğu kurdu dedi, bir çoğuda Padişahlaşmaya yöneldi Osmanlıcı vs. dedi. Aslında uzaktan bakıldığında hepside kendilerince haklı idi. Görüntü bu yönde idi. Ancak olaya uzaktan degilde birikim, deneyim ve en önemlisi Marksizm gibi bir mikroskopun altına yatırıpda bakan varmı? merak ediyorum. (bakan olmuştur fakat baskının, zulmün vs. ardına saklanıp sessizliği seçmişlerdir)
Bekleyelim görelim, devrim olacaksa şeytanla bile ittifak kurulur, her türlü olanağı değerlendirip yolu açmaya çalışıyoruz, umut ve inanc eksiklikleri giderilmezse
olmaz-cılar vs. vs. ortalıkta cirit atıp gerçekten dürüst devrimci-sosyalist, devrimci-komünist örgüt ve partileri tarumar edip düzen içerisindeki yerlerini aldı. Kendi çıkarlarını Sınıf çıkarlarının üzerinde tutup ya ünlü bir yorumcu, ya medyatik bir analizci, ya medyatik bir sanatçı, ya da yılın siyasetçisi olup Amerikan, Ingiliz gazete ve dergilerine kapak oldu, hatta dahada ileri gidip Emperyalist örgütlerce barış elçisi seçildiler. Sorsak bin bir türlü bahane veya neden sıralarlar onun için görünen köye bakıp kendi Klavuzluğumuzu birincil alıp bunları kaile almamalıyız.
Türkiye ve Dünyada on yıllardır bu denli azgınca (Kapitalist-Emperyalist saldırı ve katliamlar), bu denli vurdum duymazca yapılan katliamlar, toplu çocuk katliamları alenen yaşanmamıştı.
Buna karşın bu denli insan toplulukları bir araya gelerek en haklı tepkilerini açıktan örgütlü-örgütsüz haykırıp alanları doldurmamıştı. Emperyalistler, Kapitalistler ve onların kan ve ölüm kusup, üzerini insani yardim, demokrasi, modernizm vs. yorganlarıyla örten, sözde barış ve demokrasi örgütleri, bu denli köşeye sıkışmamıştı.
Yapılan zulüm ve katliamların tek sorumlusunun kendileri oldukları bu denli açığa çıkmamıştı.
Emperyalizm, bir ayağı kendi mezarına girmiş diğeri ile ayakta kalmaya çalışan gelişmiş kapitalizm ise; bu noktadan sonra işçi sınıfının ve yoksul Halkların kendisini mezarına itip üzerini kapatacağını biliyor bunun için olabildiğince uzun dayanıp savası kazanmak icin elinden geleni yapıyor-yapacaktır- da.
Peki işçi sınıfı bu savaşın neresinde duruyor?
Bizim (Yukarıda belirttiğim) çoğunluk liderlerinin sayesinden midir ne görünen o ki kıyısında köşesinde bir yerlerde duruyor. Ulusalcılık, din vs. ise olması gereken yerden çıkıp merkeze yerleşmiş durumdalar.
Bu ne Lahana bu ne bicim bir tursu?
Gerçek ile suni "Gerçekler" yer değiştirmiş durumda. Terör örgütleri ortada ve gözönünde tutulup çeşitli ülkelerce muhatap alınıyor yada sorumlu gösteriliyor.
Bu ülkelere baktığımızda gelişmiş Kapitalist, Emperyalist ve onların uşaklığını yapan sömürgeleştirilmişken yada ilhak edilmişken gelişmekte olan diye lanse edilen ülkeler.
Peki bunlar neyin üzerini örtmek için böylesi bir Kandenizinde yüzen geminin kaptanlarıyız diyorlar?
Neden, ne için oluk oluk kan akıtıp kendi kan-denizlerini dolduruyor yeni yeni kandan nehirler acıyorlar?
BM, OECD, NATO, sözde Dünya Sağlık örgütü, Kiliseler, İslami yardım örgütleri... gibi örgütleri ne yapmakta nerelerin yeraltı ve yer-üstü kaynaklarını talan etmekteler?
Birazda gerçeğe dönüp uyduruktan masal dünyasından çıkalım.
Korku imparatorlugu sadece Türkiye`de değil tüm dünyada kuruluyor.
Sanal ortamdan biraz çıkıp çizgi filmlere, dünya klasiği masalların yeni yorumlarına, Dünya`nın geleceği olan çocuk ve gençlere dayatılan gözlerinin içine soka soka propagandası yapılanlara bakalım.
Neden insanların kimyaları bozulmaya çalışılıyor?
Gerçek Demokrasi ile kan ve ölümle dayatılan sözde "Demeokrasi" nedir?
Aralarında nasıl bir fark var?
Gerçek Sosyal Demokrasi için ne yapılmalı?, kim-kimler ne yapıyor? Ülkemiz açısından bakarsak tüm bunların cevabı sol-sosyalist, sol-demokrat, kendine insanım diyen herkes gerçek ve güzel günlere yaşanası bir dünyaya giden yol için bir şeyler yapıyor, mücadelenin bir ucundan tutuyorlar.
Kiminle kime karsı bir mücadele ise artık?
Özgürlük, Demokrasi, insanca yasam hakkı v.b. mücadelesi tek bir adama yöneltilip gerçek hedef ve düşman gizlenmekte. RTE ve çetesi yok olursa ne olacak?
Bu toplumsal kalkınış 35 yıl geriye savrulacak 1980 cuntasının dayattığı sessiz, uysal, apolitik ve korkan topluma geri dönülecek?Tarih bize şunu gösteriyor bunu anlatıyor diyenler sonrasında 1980 öncesi sarı sendikacılıktan yeterince ders çıkartmamışız halkımızdan özür dileriz diyerek günah çıkartıp kişisel çıkarlarını korumaya yönelecekler. 80 cuntasını yapan ve devamını sağlayanlar ölüp yada yargılanınca (kimi kimin yargısında yargılıyorsak atık) kurup yönettikleri sistem yada yaşadığımız Faşist Diktatörlük yokmu oldu yerine başka bir sistem kuruldu da bizim mi haberimiz yok?
Hakikaten ne oldu?
Kendi çıkarlarını Sınıf çıkarlarının üzerine çıkartmayan, sözlerinde ve eylemlerinde dürüst olan tüm dostlara selam ve saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder